Anne olmak, pek çok kadın için hayattaki en güzel duygulardan biridir. Büyük bir fedakarlığın tarif edilemeyen bir sevgiyle, yorgunluğun eşsiz bir mutlulukla, sınırsız bir emeğin dünyanın en tatmin edici huzuruyla iç içe geçtiği annelik, çok sayıdaki kadının da hayalidir. Peki, anne olmak hakkında siz neler biliyorsunuz? Eğer henüz anne değilseniz ve bu çarpıcı deneyimde sizi neler beklediğini merak ediyorsanız, aradığınız tüm yanıtları bu yazının devamında bulabilirsiniz.
İçindekiler
İki Çizgiyle Başlayan Heyecan: Hamilelik
Anne olmak, her bir adımı benzersiz bir serüven olan bir deneyim, unutulmaz bir heyecandır. Bu eşsiz heyecan, pek çok kadın için hamilelik testinin üzerindeki iki çizgiyle başlar. İster planlı isterse de sürpriz olsun, pek çok kadın hamile olduğunu hisseder ve belirtileri görmeye başlayınca gebelik testi yaparak hislerinin doğru olup olmadığını kontrol eder. Prediktörün üzerinde çift çizgiyi gördüğünüz anda ise bütün hayatınız birdenbire değişir: Artık hamilesiniz! Hamile olduğunuzu öğrendiğiniz an, hayatınızın en heyecan verici, en unutulmaz ve etkileyici anıları arasına bir daha asla çıkmamak üzere girer. Karşınızda hem son derece zorlayıcı hem de hayattaki en büyük mutlulukları yaşatan benzersiz bir süreç vardır.
Hamilelik bilindiği üzere her zaman kolay geçen bir süreç değildir. Prediktörün olumlu sonuç vermesinin ardından hemen doktor kontrolüne gitmeniz ve gerçekten gebe olup olmadığınızı kan testleriyle kontrol ettirmeniz gerekir. Beta HCG hormonu testinin de olumlu sonuç vermesinin ardından sıra, ultrason cihazıyla doğum kesesini görmeye ve doppler ile bebeğin kalp atışlarını duymaya gelir. Bu adımları da sorunsuz bir şekilde attığınız andan itibaren, dış gebelik ya da hormonal bozukluk gibi ihtimaller ortadan kalkar ve artık hamile olduğunuz kesinleşir. Artık attığınız her adımda kendinizle birlikte bebeğinizi de düşünmenizin, yediğiniz her yemekte bebeğinize de bir pay ayırmanın ve aldığınız her nefeste karnınızda bir can taşıdığınızı düşünmenin vakti gelmiştir.
Hamilelik, kadınlar için en özel, en kişisel ve en unutulmaz süreçler arasında yer alır. Bu dönemde bir yandan hormonlarınızda yaşanan dalgalanmalar ve bir bebeğe sahip olacak olmanın verdiği o büyüleyici his sebebiyle duygusal iniş çıkışlar yaşanırken öte yandan gebeliğin fiziksel zorlukları da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Bu süreçte kendinize daha fazla vakit ayırmanız, bebeğinizle ilgili hayaller kurmanız, hazırlıklar yapmanız ve annelikle ilgili kaynakları incelemeniz son derece önemlidir. Hamilelikle birlikte kilonuz artsa da, vücut dengeniz bozulsa da; bacaklarınızda, belinizde ve başınızda şiddetli ağrılar ortaya çıksa da bu zorluklara göğüs germe motivasyonu son derece yüksektir: Artık annelik duygusu içinize yavaş yavaş yerleşmiştir ve bebeğinizin sağlığı, sizin için her şeyden önemlidir!
Macera Doğum İle Başlıyor
Pek çok anneye “Mucize nedir?” diye sorun; alacağınız yanıt büyük oranda aynıdır: Doğum! İster doğal yolla ister sezaryenle olsun, doğum her kadının hayatındaki en etkileyici anlardan biridir. Daha siz karnınızda bir hayat doğduğunu kabullenmekte zorlanırken doğum günü gelir çatar ve karnınızda büyüyen, sizin kanınızla ve soluğunuzla beslenen minik bebek, karnınızdan çıkıp kucağınıza yerleşiverir. Bebeğinizi gördüğünüz ilk an, doğumda ne kadar acı çekmiş olursanız olun, hayatınızın en sarsıcı anları arasına girer. Bebeğinizi emzirdiğiniz an ise anlarsınız. Hayatınız boyunca kendinizden bile çok seveceğiniz insan, artık ellerinizin arasındadır. Doğumdan sonraki sürecin kolay olduğu pek söylenemez. Özellikle ilk 1 yılı özetlemek gerekirse pek çok anne aynı ifadeleri kullanır: uykusuzluk, uykusuzluk ve daha fazla uykusuzluk.
Anne Olmak: Yenidoğan Annesi Olmak
Evet, doğumdan sonraki sürecin şifresi büyük oranda uykusuzluktur. Bu süreçte bebeğinizin size ne kadar ihtiyaç duyduğunu, ne kadar hassas ve korumasız olduğunu gözlerinizle göreceğiniz için uyku eksikliğini fark etmeniz de zaten pek mümkün değildir. Bebeğinizi zamanında emzirerek çeşitli hastalıkları engellemek, altını hemen değiştirerek pişik ve tahriş oluşmasını önlemek, gazını zamanında çıkararak acı çekmesinin önüne geçmek gibi istekler, uykudan seve seve feragat etmenizi sağlar. Aklınızda her an, her saniye bebeğiniz vardır. Öyle ki, uyurken bir anda fırlayıp bebeğinizin nefes alıp almadığını kontrol eder, ev içinde duyduğunuz en ufak seste bile alarma geçip bebeğinizin iyi olup olmadığını görmek istersiniz. Beşiğinde melek gibi uyuyan o küçük melek, artık hayatınızın anlamı olmuştur bile.
Kimi kadınlar, doğumdan hemen sonra “lohusa depresyonu” adı verilen psikolojik bir sıkıntıyla karşılaşabilir. Lohusa depresyonuna kapılan kadınlar hamilelik ve doğum sürecinin yarattığı sarsıntı sebebiyle yorgunluk, halsizlik, neşesizlik, bebeğine karşı ilgisizlik gibi duygular hissedebilir. Başınıza gelirse korkmayın; bu süreç 2 ila 4 hafta içinde tamamen geçer ve bebeğinize duyduğunuz sınırsız sevgi suyun yüzüne çıkar. Doğumdan sonraki 1 yıllık periyod, annenin vücudunun ve psikolojisinin toparlanması için yeterlidir. Bu süreçte adet döngünüz yeniden düzene girer, rahminizde oluşan şişkinlik ve sarkma yavaş yavaş düzelir ve dengeli bir beslenme programı uygulamanız hâlinde hamilelikte alınan kilolar da kısa sürede verilir. Tabii bu süreçte mastit, emzirme sebebiyle oluşabilecek karpal tünel sendromu, yorgunluk sebebiyle yaşanabilecek halsizlik ve bağışıklık düşüklüğü gibi sağlık risklerine karşı tedbir almanız da son derece önemlidir.
Bebeğiniz Artık Büyüyor: 1 Yaş ve Sonrası
Bebeğinizin doğduğu günün 1. yıl dönümünde, tarifsiz bir heyecan ve sevinç kaplar içinizi. Bebeğiniz artık 1 yaşındadır. Doğduğu günkü kilosu yaklaşık olarak üçe katlanmış, boyu da yaklaşık 20 cm uzamıştır. Bu süreçte bebeğiniz emeklemeye başlamış, belki ilk adımlarını atmış, ilk dişlerini çıkarmış ve belki de ilk kelimelerini söylemiştir. Bebeğiniz artık ilk günkü hâlinden uzaklaşmış, güçlenmiş ve karakterini yansıtmaya başlamıştır. Geceleri ağlamalarla bölünen uykular, kimi zaman yüksek ateş sebebiyle gece yarısı yapılan acil servis ziyaretleri, bebeğinize mama yaparken geçirdiğiniz saatler ve her gece uyuyan bebeğinizi izlerken hissettiğiniz o inanılmaz mutluluk duygusu, 1. yılını doldurmuştur ve önünüzde öncekinden daha heyecan bir süreç vardır. Bebeklikten çocukluğa geçiş…
1 ile 2 yaş arası, anneler için ilk 1 yıldan çok daha kolay geçer. Bu süreçte bebeğiniz gece boyunca uyumaya alışır ve gecenin bir vakti uykunuzun bölünmesi sorunu ortadan kalkar. Bebeğiniz ek gıdaya iyice alıştığı için evdeki yemeklerden de yiyebilmeye başlar ve ek gıda pişirmek için ayırdığınız süreler kısalır. 1 ve 2 yaş arasında bebeğiniz meme emmeyi bırakacağı için emzirmenin sebep olduğu fiziksel zorluklar da ortadan kalkar. 1 yaşını doldurduktan sonra bebeğiniz artık “süt bebeği” değil, “oyun çocuğu”dur. Bu sayede çocuğunuzla birbirinden keyifli oyunlar oynayabilir ve anneliğin tadını doyasıya çıkarabilirsiniz.
Anne Olmak: Erken Çocukluk
2. yaşına girdiği andan itibaren bebeğinizin fiziksel ve zihinsel gelişimine özen göstermeniz gerekir. Çocuğunuzun sorumluluğu eskisi kadar zorlayıcı değil, aksine keyifli ve eğlencelidir. Aradan geçen sürede sizinle eşsiz bir bağ kuran çocuğunuz, artık en yakın arkadaşlarınızdan biridir ve onunla pek çok renkli aktivite gerçekleştirmeniz mümkündür. Bu süreçte ailece seyahatler düzenleyebilir, oyunlar oynayabilir, eğitici ve eğlendirici aktiviteler düzenleyebilirsiniz. Çocuğunuz kritik eşiği aştığı ve belirli bir yaşam rutinine kavuştuğu için kendinize daha çok vakit ayırmaya başlayabilir; kariyerinizle, sporla, kişisel gelişim etkinlikleriyle, eşinizle ve ailenizle daha çok ilgilenebilirsiniz. Hamileliğin ve doğumdan sonraki sürecin zorlayıcı psikolojisinden kurtulduğunuz için yaşamınızın her anından keyif almanın yollarını bulabilir ve hem kendiniz hem de çocuğunuz için geleceğe umutla bakabilirsiniz.
https://khgmsaglikhizmetleridb.saglik.gov.tr/TR,42758/anne-ve-bebek-sagligi-hizmetleri.html
https://www.ttb.org.tr/STED/sted0104/bebek.pdf