Doğum sonrası ilerleyen süreç, annelerin bedensel ve psikolojik sağlıklarını korumaları açısından büyük önem taşır. Her annenin kafasında doğum sonrası yaşanabilecek gelişmelerle ilgili soru işaretleri olması ya da farklı endişeler taşıması son derece doğaldır. Bu endişeleri ve soru işaretlerini gidermenin en pratik yolu, güvenilir ve bilimsel bilgilere başvurmaktır. Siz de doğum sonrası süreçle ilgili merak ettiğiniz soruların yanıtlarına göz atabilir, zihninizdeki soru işaretlerini açıklığa kavuşturarak bebeğinizle daha keyifli ve huzurlu şekilde zaman geçirebilirsiniz.
İçindekiler
Normal doğum sonrasında vücut sağlığınızı korumanız açısından doktorunuzun verdiği ilaçları düzenli olarak kullanmanız, dikiş bakımınızı ihmal etmemeniz ve doktor kontrollerinizi aksatmamanız son derece önemlidir. Doğum sırasında kesi uygulanması işlemi, epizyotomi olarak adlandırılır. Epizyotomi yapılan annelerin doğum sonrasında dikiş bakımına özen göstermeleri, dikişlerin bulunduğu bölgenin temiz ve kuru kalmasını sağlamaları önem taşır. Doktorunuz, gerek gördüğü takdirde, bu süreçte kullanmanız gereken ilaçları size bildirecektir. İlaçlarınızı düzenli kullanmanız ve dikişleriniz alınana dek uygulamanız gereken talimatlardan şaşmamanız, normal doğum sonrası vücudunuzun en kısa sürede toparlanmasını sağlar. Doğum esnasında epizyotomi yapılmadığı takdirde, dikiş bakımı ve pansuman işlemleri yapılmaz. Ancak yine de doktorunuzun tavsiyelerine harfiyen uymanız gerekir.
Normal doğum sonrası ilerleyen süreci kontrollü bir şekilde takip edebilir, doktorunuz onay verdiği sürece yaklaşık 4 hafta sonra basit egzersiz ve spor rutininize dönüş yapabilirsiniz. Ancak egzersiz esnasında kendinizi fazla yormaktan kaçınmalısınız. Normal doğum sonrası oluşan loşi (lochia) kanamalarını yaşadığınız takdirde doktorunuzu bilgilendirmelisiniz. Loşi kanamaları normal şartlarda yaklaşık 1 ay içerisinde azalarak sona erer. Kanamanız olduğunda hijyenik pedlerden yardım alabilirsiniz. Tampon kullanımı ise normal doğum sonrasında hijyen açısından sakıncalı bulunur.
Doktorunuz doğum sonrasındaki ilk hafta içerisinde sizi tekrar görmek isteyecektir. Söz konusu rutin kontrol, hem sizin hem de bebeğinizin sağlığı açısından her şeyin yolunda olduğunu teyit etmek açısından önemlidir. Kontrollerinizi aksatmadığınız takdirde siz de doğum sonrası süreci daha huzurlu ve keyifli şekilde geçirebilirsiniz. Ayrıca doğum sonrasında bebeğinizin aşı ve tahlil zamanlarını da takip etmelisiniz.
Sağlıklı beslenmeniz, hem sizin hem de bebeğinizin sağlığı açısından büyük önem taşır. Kendinize dengeli ve sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturarak doğum kilolarınızdan zamanla kurtulabilir, kendinizi daha dinç hissedebilirsiniz. Doğum sonrasında hızla kilo kaybetmeye çalışmak ve şok diyetlere başvurmak anne sütünün miktarını ve sizin psikolojinizi olumsuz anlamda etkileyebilir. Bu nedenle sabırlı olmalı, günlük tüketmeniz gereken mikro ve makro besinleri karşılayan bir beslenme düzeni oluşturduğunuzdan emin olmalısınız.
Normal doğum öncesi, doğum sırası ve sonrasına dair tüm merak ettikleriniz için Normal Doğum yazımıza göz atabilirsiniz.
Sezaryen doğum sonrası iyileşme süreci, normal doğuma nazaran daha uzun olabilir. Ancak bu süreç sizi korkutmasın. Sağlıklı beslendiğiniz ve doktorunuzun tavsiyelerine uyduğunuz sürece sorunsuz ve keyifli şekilde zaman geçirebilir, iyileşme sürecinizi hızlandırabilirsiniz. Bu nedenle doktorunuzun tavsiyelerine uymalı, varsa reçeteli ilaçlarınızın kullanımını ve dikiş bakım rutininizi aksatmaktan kaçınmalısınız. Dikişleriniz bir komplikasyon gelişmediği takdirde yaklaşık bir hafta içerisinde erir ya da doktorunuz tarafından alınır. Bu esnada hareket sıklığınızı doktorunuzun önerileri çerçevesinde kontrol etmeli, ağır sporlar yapmaktan kaçınmalısınız.
Toplumda sezaryen doğum yapan kadınların sütlerinin daha az olacağına dair şekillenen yaygın inanış, söylentiden ibarettir. Bu nedenle doktorunuz aksini söylemedikçe bebeğinizi emzirmeye hemen başlayabilirsiniz. Birçok anne, söz konusu söylentiler nedeniyle doğum sonrasında psikolojik açıdan olumsuz etkilenebilir. Bebeğinizle bir araya gelmenin keyfine ve mutluluğuna odaklanmalı, sütünüzün zamanla artacağını aklınızdan çıkarmadan canınızı sıkacak sözlere kulak asmamalısınız.
Sezaryen doğumu takip eden birkaç gün boyunca dikişlerinizin su ile temas etmesi, zarar görmelerine ya da açılmalarına yol açabilir. Bu nedenle sezaryen doğumdan 3 – 4 gün sonra duş alınması tavsiye edilir. Doktorunuz duş alabilmeniz için en doğru zaman dilimini size bildirecektir. Ancak uygun zaman geldiğinde de dikişlerinizi şeffaf renkli koruyucu bantlarla kapatabilir, bu sayede dikişli bölgeyi su ile temas etmekten koruyabilirsiniz.
Doğumdan birkaç gün sonra kısa yürüyüşler yapmak, psikolojik ve bedensel sağlığınız açısından olumlu gelişmelere yol açabilir. Kendinizi yormadığınız ya da dikişlerinizi zorlayacak hareketler yapmamaya özen gösterdiğiniz sürece, kısa yürüyüşlere çıkabilirsiniz. Ancak doğum sonrasında bebeğinizin size dinlenmek için çok zaman tanımayabileceğini de aklınızdan çıkarmayın. Dinlenmek için fırsat bulduğunuz anları değerlendirmeli, bebeğiniz uyuduğunda siz de kendinize dinlenmek için vakit ayırmalısınız. Bu sayede doğum sonrasında en kısa sürede eski gücünüze ve enerjinize kavuşabilirsiniz.
Sezaryen doğum sonrasında az miktarda da olsa vajinal kanamalarla karşılaşabilirsiniz. Böyle bir durumda doktorunuzu bilgilendirmeyi unutmamalısınız. Tıpkı normal doğum sonrasında olduğu gibi, sezaryen doğum sonrasında yaşanan kanamalar için de tampon kullanımı önerilmez. Kanamanız olduğu takdirde hijyenik pedlerden yardım alabilirsiniz. Vajinal kanamanızın aşırı miktarda ya da kokulu olduğunu gözlemliyorsanız, doktorunuzu haberdar etmek için vakit kaybetmemelisiniz. Sağlıklı beslenmeyi ihmal etmemeli, moralinizi ve enerjinizi yüksek tutmalısınız.
Sezaryen ya da normal doğum sonrası kanamalar, rahmin yeniden eski formuna kavuşmasının ve toparlanmasının sinyalleri niteliğini taşır. Bu nedenle doğum sonrası kanama görülmesi, normal bir komplikasyon olarak kabul edilebilir. Rahim damarlarının kasılarak sıkışması, kanamaların belirli bir süre sonucunda durmasını sağlar. Normal doğum sonrası yaklaşık 6 hafta boyunca az miktarda vajinal kanama görülebilir. Sezaryen doğumlarda bu süreç biraz daha uzun seyredebilir. Kanamaların takibi, komplikasyon yaşanmaması açısından önem taşır. Böylelikle kanamaların doğal seyrinde devam ettiğinden ve sonlandığından emin olabilirsiniz.
Doğum esnasında bazı komplikasyonlar yaşanması, rahim kaslarının fazla kasılmasına neden olabilir. Uterin atoni olarak adlandırılan bu sorun, doğum sonrasında yaşanan aşırı kanamaların temel nedenleri arasında yer alır. Doğum esnasında kesi uygulanması ve benzeri işlemler, perine bölgesinin hasar görmesine yol açabilir. Ayrıca rahim içerisinde plasenta dokuları kalabilir. Söz konusu komplikasyonlar, doğum sonrası yaşanan kanamaların fazla miktarda görülmesi ile sonuçlanabilir. Doktorunuz kanamaların takibini yaparak gerektiğinde reçeteli ilaç kullanımına başlamanızı sağlayacaktır. Kanamalarınızın 6 haftayı aşan bir süre zarfında devam ettiğini ya da aşırı miktarda olduğunu gözlemliyorsanız, paniğe kapılmadan doktorunuzu bilgilendirmeniz yeterlidir.
Doğum öncesinde vücudunuzda yaşanan hormon değişiklikleri, doğum sonrası ilk adet periyodunun da başlama düzenini etkiler. Hormonlarınız doğum sonrasında normal seviyeye döndüğünde, adet ve yumurtlama süreçleri tekrar başlar. Doğum sonrasında görülebilen loşi kanamaları, adet döngüleri ile karıştırılmamalıdır. Loşi kanamaları doğumu takip eden ilk 6 hafta içerisinde giderek azalır ve renk değiştirir. İlk günlerde kırmızı renkte gözlemlenen loşi kanaması, zaman içerisinde pembeye ve sarımsı beyaza döner. Adet kanamalarının renginde ise bir farklılık gözlemlenmez.
Doğum sonrası adet düzeni çoğunlukla 8. ve 16. haftalar arasında normal düzenine döner. Ancak emzirme sıklığınız ve miktarınız, vücudunuzun hormon seviyeleri üzerinde son derece önemli bir etkendir. 16. haftanın sonuna gelindiğinde annelerde hâlen emzirme dönemi devam ediyorsa, adet döngüsünün başlaması da büyük olasılıkla gecikir. Emzirme rutininize bağlı olarak bu süre daha kısa ya da daha uzun olabilir. Kimi anneler, doğum sonrasında 18. aya dek adet kanaması yaşamaz. Emzirme rutininizden kaynaklanan nedenler dışında doğum sonrası adet düzensizliği yaşadığınızı düşünüyorsanız doktorunuza danışabilirsiniz.
Düzenli adet döngüleri 21 – 35 günde bir tekrarlayan süreçleri tanımlar. Doğum sonrasında adet düzensizliği yaşanması ya da ilk adet döngüsünün beklenenden geç başlaması, doğal karşılanması gereken sonuçlardır. Doğum sonrasında yaşanan ilk adet döngüsünde kanamalar, kesik kesik ve doğum öncesine nazaran daha az miktarda görülebilir. Anneler doğum öncesinde kasık ağrılarının şiddetli seyrettiği adet döngüleri yaşıyorsa, doğum sonrasında da söz konusu ağrılar tekrarlayabilir. Ancak kanamaların doğum öncesine kıyasla daha çok olması ya da ağrıların şiddetlenmesi, mutlaka doktorunuzu bilgilendirmeniz gereken belirtilerdir.
Doğum sonrası adet düzensizliği yaşamak birçok anneyi kaygılandıran bir durumdur. Adet döngüsü normal rutininde tekrarlamadığı takdirde, şişkinlik ve gerginlik gibi sorunlar yaşanabilir. Toplumda kabul gören annelerin bebeklerini emzirmeye devam edemeyeceklerine dair şekillenen yanlış kanı, birçok annenin adet olmaktan korkmasına da yol açar. Ancak adet düzensizliği söz konusu olduğunda annelerin yapması gereken ilk şey sakin kalmaktır. Emziren anneler, adet olduktan sonra da sütleri kesilmeden emzirme sürecine devam edebilir. Vücuttaki hormonlar dengelendiğinde, adet dönemi de doğal düzeninde başlar.
Doğum sonrası adet düzensizliği yaşamanın önüne geçmek için beslenme düzeninizin sağlıklı bir rutinde ilerlediğinden emin olmalısınız. Bu sayede vücudunuzun en kısa sürede hormon seviyesini dengelemesini ve adet periyodunun başlamasını sağlayabilirsiniz. Farklı komplikasyonlar ya da nedenler dolayısıyla adet düzensizliği yaşadığınız takdirde doktorunuz gerekli görürse ilaç kullanımı tavsiye edebilir. İnternette dolaşan ve adet döngünüzü düzene sokmayı vadeden ilaçlardan ya da tarif reçetelerinden kaçınmanız önerilir. Doktorunuzun önerilerine ve sağlıklı beslenme düzeninize uyduğunuz sürece, adet döngünüz de en kısa zamanda eski ve sağlıklı düzenine kavuşacaktır.
Lohusalık döneminde cinsel ilişki; rahmin iyileşmesi, eski formuna dönmesi ve serviksin kapanması açısından sakıncalıdır. Serviks henüz açıkken cinsel birliktelik yaşamak, vajinadan gelen bakterilerin serviks kanalıyla rahme ulaşmasına neden olabilir. Enfeksiyonla sonuçlanabilen bu durum nedeniyle lohusalık döneminde cinsel ilişki son derece sakıncalı bulunur. Doğum esnasında komplikasyon oluşması ya da dikişlerden kaynaklı yaşanabilecek sorunların haricinde, ilk cinsel birliktelik için doğumdan 6 hafta sonrasına dek beklenmesi tavsiye edilir. Anneler kendilerini cinsel birliktelik yaşamak için doğum sonrasını takip eden 6 hafta içerisinde hazır hissetseler bile, kadın doğum uzmanlarının verdikleri tavsiyeler çerçevesinde hareket edilmesi önemlidir.
Doğum sonrası cinsel ilişki yaşamak için doğru zaman, annenin psikolojik olarak kendini hazır hissetmesine bağlıdır. Doğum sonrasında cinsel birliktelik yaşamakla ilgili kaygılarınız, tereddütleriniz ya da çekinceleriniz olabilir. Sağlığınız açısından yeterli zaman geçse dahi, yorgunluk ya da endişe hissettiğiniz takdirde kendinize psikolojik açıdan zaman tanımalısınız. Fiziksel ve zihinsel olarak hazır olduğunuzda bu durumu partnerinizle paylaşabilir, doktorunuzun belirttiği süre zarfında cinsel birliktelik yaşamaya başlayabilirsiniz.
Doğumdan sonra ve emzirme döneminde hamile kalınamayacağına dair sözler söylentiden ibarettir. Doğum sonrasında yaşadığınız cinsel birlikteliklerde korunmadığınız takdirde tekrar hamile kalabilirsiniz. Bu nedenle doktorunuzla fikir alışverişi yaparak söz konusu süreçte sizin için en uygun doğum kontrol yöntemini belirleyebilirsiniz.
Emzirme döneminde annelerin östrojen seviyelerinde azalma gözlemlenir. Östrojen seviyesinin normalden az olması, vajinal kuruluk yaşanmasına yol açabilir. Böyle bir durumda panik olmaktan ya da kendinizi kötü hissetmekten kaçının. Tamamen hormon dengelerinize bağlı olduğu için geçici olarak seyredecek bu durumun doğal bir sonuç olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Böylelikle cinsel hayatınızın veya psikolojinizin olumsuz anlamda etkilenmesinin önüne geçebilirsiniz.
Özellikle sezaryen doğum sonrasında bazı anneler, cinsel işlev bozukluğu olarak tanımlanan rahatsızlıklar yaşayabilir. Cinsel ilişki esnasında anormal bir acı ya da yanma hissi yaşıyorsanız mutlaka doktorunuzu bilgilendirmeyi unutmamalısınız. Vajinal kasları ve rahminizi destekleme işlevi bulunan kasları güçlendirmek için Kegel egzersizlerini uygulayabilir, iyileşme ve cinsel hayata dönüş süreçlerinizi daha sağlıklı bir şekilde hızlandırabilirsiniz. Elbette bu esnada doğum sonrası sağlık durumunuzun Kegel egzersizleri uygulamaya uygun olduğundan emin olmalısınız.
Doğum sonrası kilo verme süreci, bu dönemde sağlıklı beslenilmesine ve doğum öncesinde alınan kilo miktarına bağlı olarak değişiklik gösterir. Doğum öncesinde yaklaşık 9 – 12 kg alan bir anne, doğum sonrasını takip eden 6 – 7 ay içerisinde doğru bir beslenme düzeni sürdürerek eski kilosuna kavuşabilir. Ancak bu esnada hem annenin hem de bebeğin sağlığı açısından düşük kalorili veya şok diyetlerden, bilinçsizce oluşturulmuş beslenme programlarından kaçınılması önerilir. Emzirme dönemi boyunca vücutta normalden fazla kalori yakımı gerçekleşir. Bu nedenle doğum öncesi aşırı kilo alınmadığı takdirde, dengeli ve düzenli beslenmek kilo vermek açısından yeterlidir.
Her diyet ya da beslenme düzeni kişiye özeldir. Doğum sonrasında sürdüreceğiniz beslenme rutininizin sizin ve bebeğinizin sağlığını koruyacak şekilde düzenlenmesi tavsiye edilir. Doğum öncesinde 12 kilogramı aşan miktarda kilo almış olsanız da size hızlı kilo verdirmeyi vadeden beslenme biçimlerinden ve diyetlerden uzak durmanız önerilir. Çünkü doğum sonrasında önerilen sağlıklı kilo verme düzeni, ayda 2 – 3 kilogram ile sınırlıdır. Elbette her anne eski formuna en kısa zamanda kavuşmak, doğum öncesi aldığı kilolarla bir an önce vedalaşmak isteyebilir. Fakat hiçbir şey sizin ve bebeğinizin sağlığından daha önemli değildir.
Emzirme döneminiz boyunca sütünüzü artırmak için sağlıklı beslenme düzeninizin oluşturduğu çerçevenin fazlasıyla dışına çıkan beslenme biçimlerinden kaçınmalısınız. Günlük almanız gereken kalori miktarının çok üstüne çıkmanız sütünüzün artmasına değil, fazla kilo almanıza neden olacaktır. Dilerseniz bu dönemde sizi en iyi şekilde yönlendirecek bir beslenme ve diyetetik uzmanıyla çalışabilir, size özel beslenme listeleri oluşturulmasını sağlayabilirsiniz.
Doğum öncesinde sürdürdüğünüz beslenme düzenini değiştirmek size ilk etapta zorlayıcı gelebilir. Günlük almanız gereken kalori miktarının üstüne çıktığınızı gözlemliyorsanız, sağlıklı ve düzenli şekilde kilo vermek için kendinize çeşitli motivasyon nedenleri yaratabilirsiniz. Bir beslenme günlüğü oluşturabilir, sağlıklı kilo verme hedeflerinizi belirleyebilir ve kendinizi denetleyebilirsiniz. Anne olmanın mutluluğu ve telaşı içerisinde gün içinde tükettiğiniz besin çeşitlerini ve miktarlarını gözden kaçırmanız son derece doğaldır. Bir beslenme günlüğü oluşturmak kilo verme süreciniz boyunca yaptığınız hataları da gözlemlemenizi sağlayabilir.
Sağlıklı bir şekilde kilo vermek için beslenme biçiminizi bir düzen çerçevesinde sınırlamanız son derece önemlidir. Ana ve ara öğünlerinizi atlamamanız, kan şekerinizin düşmesini önlemeniz gerekir. Bu sayede aniden ve çok acıkmaktan kaçınabilir, yeterli ve dengeli miktarda beslenebilirsiniz.
Emzirme döneminiz boyunca normalden daha fazla kalori harcadığınız için, bitkin düşmekten ve yetersiz beslenmekten kesinlikle kaçınmalısınız. Hormonlarınızın dengelenmesi ve sağlığınızı korumak için günlük tüketmeniz gereken sıvı miktarını karşıladığınızdan emin olmalısınız. Günlük tüketilmesi gereken sıvı miktarı kilo başına 30 ml olarak hesaplanır. Örnek vermek gerekirse, 80 kilogram ağırlığındaki bir kişinin günde 2,4 litre sıvı tüketmesi önerilir. Sizin için geçerli olan sıvı miktarını karşılamaya özen göstermeli, emzirme döneminde ve yaz aylarında söz konusu miktara yaklaşık yarım litre eklemelisiniz. Protein, karbonhidrat ve yağ tüketim oranlarınızı belirlemeli, tükettiğiniz besinlerin antioksidan ve mikro besin içerikli olmasına özen göstermelisiniz. Son olarak uyku düzeninizi aksatmamalı, kendinize dinlenmek için yeterli zamanı ayırmalısınız. Tüm bu öneriler çerçevesinde doğum sonrasında kilolarınızdan kolaylıkla kurtulabilir, eski formunuza kavuşabilir, bebeğinizin ve kendinizin sağlığını koruyabilirsiniz.
Hamilelik süreci boyunca kadınların vücudunda çeşitli farklılıklar yaşanabilir. Bu nedenle birçok anne, doğum sonrasında eski formuna dönebilmek için korse kullanımı hakkında bilgi sahibi olmak ister. Ancak doğum sonrası korse kullanımı mutlaka doktor tavsiyeleri çerçevesinde ve doğumu takiben yeterli süre geçtikten sonra gerçekleştirilmelidir. Çünkü bilinçsiz korse kullanımı, doğum sonrası dikişlerin açılmasına ya da hasar görmesine neden olabilir.
Normal doğum sonrasında korse kullanmak isteyen annelerin vücutlarının toparlanması için yaklaşık 2 – 3 gün beklemesi tavsiye edilir. Söz konusu süre zarfından sonra korse kullanımı ise, yalnızca doktorunuz tarafından belirlenen günlerde uygulanmalıdır. Sezaryen doğum sonrasında ilgili süre 2 – 3 haftayı bulabilir. Bu esnada dikişlerin alınmış olması ve vücudun güç toplaması önemlidir.
Doğum sonrası korse kullanımının süresi de sağlığınız açısından önem taşır. Uzun süre boyunca korse kullanmak bel ve kasların gücünün azalmasına neden olabilir. Doğum sonrasında eski formunuza kavuşmanın temel yöntemleri, kendinize sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzeni oluşturmak ve hafif spor egzersizleri ile beslenme düzenini desteklemektir. Korse kullanmak size daha formda bir görünüm kazandırsa da bu çözüm kalıcı olmayacaktır. Bu nedenle korsenizi yalnızca doktorunuzun belirlediği süre zarfında ve sıklıkta kullanmanız büyük önem taşır.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre yeni doğan bir bebeğin haftada en az 125, ayda en az 500 gr alması, anne sütünün beslenme açısından yeterli olduğunu gösterir. Her annenin hormon seviyesi, beden sağlığı ve ruh hali bir diğerinden farklı olabilir. Bu nedenle emzirme döneminde anne sütünün yeterliliği ile ilgili endişe duyulması da oldukça doğaldır. Ancak bu esnada psikolojinizi olumsuz anlamda etkileyecek kişilerden, yorumlardan ve alışkanlıklardan uzak durmaya özen göstermelisiniz. Prolaktin hormonu süt üretimini sağlar. Oksitosin hormonunun görevi ise süt salınımını gerçekleştirmektir. Oksitosin, kişilerin psikolojik durumundan ve ruh halinden doğrudan etkilenir. Bu nedenle sütünüzün kesilmesi ya da azalması ile ilgili duyduğunuz endişeler, süt salınımını engelleyecek boyuta gelebilir.
Sütünüzün artması için günlük tüketmeniz gereken su miktarını karşıladığınıza emin olmanız ve dengeli beslenmeniz yeterlidir. Yeterli ölçüde su tüketmeniz yalnızca sütünüzün miktarını değil, tüm hormon dengelerinizi ve vücut sistemlerinizi olumlu anlamda etkiler. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, yulaf ezmesi ve benzeri lifli gıdalar, kimyon ve ayran gibi besinler tüketmek sütünüzün artması açısından etkili olabilir. Ancak bu besinleri dengeli ve doğru şekilde tüketmek için bir beslenme uzmanına ya da doktorunuza danışmanız tavsiye edilir.
Koyu yeşil yapraklı sebzeleri çiğ şekilde tüketmek bebeğinizde gaz yapabilir. Bu nedenle doğum sonrasını takip eden en az 10 gün boyunca, tükettiğiniz sebzelerin pişmiş olması tavsiye edilir. Rezene tüketmek süt miktarını artırabilir. Ancak günde 1 fincanı aşan rezene tüketimi sütünüzün artmasına değil, tam aksine azalmasına neden olabilir. Bu nedenle başta rezene olmak üzere tüm bitki çaylarını ölçülü tüketmeye özen göstermelisiniz.
Yulaf ezmesi, zengin lif ve protein içeriği ile emzirme döneminde size yardımcı olabilir. Birçok anne, yulaf ezmesini doğrudan tüketmek yerine süt, su, kakao, muz gibi besinlerle karıştırarak lapa hazırlamayı tercih eder. Siz de bu tip tariflerle yulaf ezmesi tüketmek istiyorsanız, gaz problemi yaşamamak adına laktozsuz süt kullanabilirsiniz. Yulaf ezmesi tariflerinin öncelikli malzemelerinden biri olan muz, her gün tüketildiğinde kabızlığa yol açabilir. Bu nedenle her gün muz tüketmemeye özen göstermelisiniz.
Hamilelik süreci boyunca annelerin vücudunda östrojen hormonu oldukça yüksektir. Östrojen hormonunun normalden fazla seyretmesi, saçların çoğunlukla büyüme evresinde kalmasına ve yenilenme sürecini durdurmasına yol açar. Doğum sonrasında zamanla normal seviyelere dönen östrojen hormonu, saçların dökülme ve yeniden çıkma sürecini tekrar başlatır. Bu nedenle doğum sonrasındaki ilk 6 ay boyunca saç dökülmesi gözlemlenmesi doğaldır. Başka bir deyişle, hamilelik dönemi boyunca saçlarınız normalden çok daha az döküleceği için, doğum sonrasında yaşanan toplu dökülme aslında doğal bir sonuçtur.
Doğum sonrasında ilerleyen zaman, birçok anne için hem psikolojik hem de fiziksel açıdan yorucu ve zorlayıcı bir sürece dönüşebilir. Bu dönemde yaşanan uykusuzluk, halsizlik, yorgunluk ve stres, sizi her zamankinden daha bitkin düşürebilir. Söz konusu tüm etkenler, saçlarınızın uzama ve yeniden oluşma hızını olumsuz anlamda etkileyebilir. Ancak bu etki geçici ve doğal bir sonuçtur. Dermatolojik bir rahatsızlığınız ya da kansızlık gibi probleminiz olmadığı sürece, dengeli ve düzenli bir beslenme rutini eşliğinde kalıcı saç dökülmesi sorunlarından kaçınabilirsiniz.
Doğum sonrası yaşanan hormon ve ruh hali değişimlerinin yanı sıra saç derinizin sağlığı da yaşanan saç dökülmesi sorununda en önemli faktörlerden biridir. Bu dönemde saç bakımı rutininiz çerçevesinde kullandığınız tüm bakım ürünlerinin saçlarınızın yapısına ve ihtiyaçlarına birebir uyum sağlaması önem taşır. Saçlarınızı her gün ya da günde birkaç kez yıkamak saç derinizin saç tellerinizi beslemek için ürettiği sebum dengesinin olumsuz anlamda etkilenmesine yol açabilir. Sebum ihtiyacını karşılayamayan saç telleri, kırılmaya ve koparak dökülme sorunlarına karşı savunmasız hale gelir. Bu nedenle doğum sonrasında saç yıkama sıklığınızı iki günde bir olacak şekilde düzenleyebilir, kullandığınız saç bakım ürünlerinin içeriklerini gözden geçirebilirsiniz.
Piyasada bulunan ve kökten saç dökülmesine çözüm bulmayı vadeden bakım ürünlerinden uzak durmanız tavsiye edilir. Saç dökülmesi sorununu önlemeye ve gidermeye yardımcı saç bakım ürünleri, yalnızca koparak dökülen saçlar için etkili olabilir. Yaşadığınız sorunu net olarak tanımlayabilmek için saçlarınızın kuru veya cansız olup olmadığını gözden geçirebilirsiniz. İhtiyacı olan nem ve mineral desteğini karşılayamayan saçlarda koparak dökülme sorununa daha sık rastlanır. Doğum sonrası yaşadığınız saç dökülmesi sorunu koparak dökülme şeklinde gerçekleşiyorsa, saç tellerinizi ve köklerinizi besleyecek içerikler barındıran bakım ürünlerine yönelebilirsiniz. Kökten dökülme sorunu yaşıyorsanız sağlıklı bir beslenme rutini sürdürebilir ve saçlarınızın ihtiyaçlarını karşılayan bakım ürünlerini kullanabilirsiniz. Ancak bu yöntemler sorunu çözmekte yetersiz kalıyorsa bir dermatoloji uzmanının görüşlerine başvurabilirsiniz. Bu sayede saçlarınızın dökülme miktarının normal ya da aşırı olup olmadığını tespit edebilir, en kısa sürede saçlarınızı eski sağlığına ve hacmine kavuşturabilirsiniz.
İş Kanunu’na göre annelerin doğum öncesi ve sonrası sekizer haftalık olmak üzere toplam 16 hafta boyunca ücretli izin hakkı vardır. Çoğul gebeliklerde bu süre 18 haftaya uzar. Doğum sonrası ücretsiz izin hakkı ise 16 – 18 haftalık süreye ek olarak isteğe bağlı şekilde toplam 6 aya kadar kullanılabilir. Bebeğinizle daha uzun süre vakit geçirmek ve düzeninizi oluşturmak istiyorsanız, isteğe bağlı 6 aylık ücretsiz izin hakkınızı kullanabilir ya da doğrudan işinize geri dönebilirsiniz.
Referans:
http://www.istanbulsaglik.gov.tr/w/sb/per/belge/lohusalik_rehber.pdf
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/619150
https://www.perinatoloji.org.tr/logusalik-nedir
8 yaşındaki çocuğunuz hala sizinle bir aile olarak vakit geçirmek konusunda istekli bir yaştadır. Bu…
Hamilelik dönemini başarıyla atlattıktan sonra nihayet bebeğinizi kucağınıza aldınız. Şimdi ise tek odak noktanız bebeğinizin…
Bazı çocuk soruları, çocuğunuzu yakından tanıyarak hoşlandığı şeyleri öğrenmenize ve çocuğunuzla iletişim kurmanızı sağlar. İşte…
Bebeklerde çoğunlukla bez kullanımından kaynaklı olarak ortaya çıkan pişik problemi için anne ve babalar en…
Rahim ağzı kanseri, kadınlarda oldukça yaygın şekilde görülen ancak aşı ile önlenebilen nadir kanser türlerinden…
Anne babaların çocukları ile ilgili merak ettikleri konuların başında ergenlik dönemi gelir. Ergenlik çocukluktan erişkinliğe…